Konusu:

“Kişisel gözlem ve deneyimleriniz ışığında, lise öğreniminin size ilerideki yaşamınız için kazandırdıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?”

 

Yazar Rumuzu: Dunkelheit5500

 Eser Sıra Numarası: 27022024eser04


                                           Bireyin Kendilik Bilincini Kazanmasında Lise Eğitiminin İşlevi


          İnsanın belki de varoluş amacıdır sosyal olmak. Birey sosyal anlamda etkileşim kuramıyorsa hep kendini eksik hisseder. XI. yüzyıl gencinin ortak sorunu olan depresyon ve kaygı bozukluğunun belki de sebebi budur. I. Ve II. Dünya Savaşı sonrası bunalıma giren dünyadan farkı yoktur bu neslin. Bütün hayatları insanın tabiatına aykırı bir sistemin içine hapsolmuş durumdadır. Daha küçük yaştan itibaren başta ailesi, ardından eğitim sistemi ve maruz kaldığı içeriklerle gizliden gizliye dayatılan kapitalizm mantarı beyninde çoğaldıkça uyuşmaya başlar birey. Hayattaki tek amacı pahalı telefon alıp lüks bir arabaya binmek olan bu nesil kölelik düzenini o kadar benimsemiştir ki hayallerinde bile kölesidir bu düzenin. Hayatında her zaman bir boşluk hissi vardır ama artık beyni öyle uyuşmuştur ki bu boşluğu da kendisine dayatılan metalarla kapatmaya çalışır. Bu mantar insanı insan yapan değerleri de yozlaştırdığından içinden çıkamadığı bir mutsuzluk kuyusuna atılmış durumdadır toplum. Bu mantarın en tipik özelliği insanın değerlerini de metalaştırmasıdır. Estetik ameliyatlar, makyajlar, giyim tarzlarıyla birbirinin kopyası haline gelmiş; sadece popüler kültür tükettiğinden tamamen aynı zevklere sahip insanlara baktığımızda bu enfeksiyonun toplumla birlikte bireyi de yok ettiğini görebiliriz. George Ritzer’ın “Mcdonaldslaşma” diye bahsettiği bu durum kapitalizmin insan ilişkilerindeki en büyük tehditlerinden biridir.

Bireyin doğumuyla birlikte ilk sosyal etkileşime girdiği ve sosyalleşmeyi yaşadığı ortam ailedir. İkincisi ise okuldur. İnsanın ailesinden bağımsız bir “birey” olduğunu fark ettiği ilk yerdir okul. Karşı cinsle ilk iletişim kurduğu, ilk kez sorumluk duygusunu hissettiği; hayatta kendisi ve ailesinden başka bireylerin var olduğunu anladığı ve kabul etiği, hayatın ebeveynlerinin dediklerinden ibaret olmadığını kavradığı yerdir okul. Başta kendi sınıfı ardından da okulu olarak bir aidiyet duygusunu hissettiği ve toplum olmanın, yardımlaşmanın bilincine vardığı yerdir aynı zamanda.

İnsanın yaşama güdüsü bilmek, öğrenmek ve aktarmaktır. Bundan beş bin yıl öncesi insanından fiziksel anlamda farkımız çok azdır bu yüzden insanlığın gelişimini sağlayan zekâmızın gelişmesi veya fiziksel anlamda daha üstün olmamız değil, bilgi ve kültür birikimimizdir. Okul; sanat, bilim, felsefe dersleriyle bireye fikirler tarihini, insanlığın ateşin keşfinden itibaren yaşamış olduğu bütün gelişmeleri gösterir. Birey tarihini bildikçe, insanlığın yaşamış olduğu gelişme basamaklarını gördükçe üretkenliğine kaynaklar bulur.

İnsan bilmediği, anlamadığı şeyden korkar. Okul öğrenciye tabiatın nasıl işlediğini gösterir. Biyolojiyle canlıları, coğrafyayla dünyayı, fizikle evreni, kimyayla maddeleri öğrenir. Öğrendikçe sever, sevdikçe benimser, benimsedikçe korur. İnsanın açgözlü rekabeti yalnızca kendi arasında değil dünyayla da olduğundan kendi üstünde yaşadığı gezegeni de amansızca sömürmektedir. Her geçen gün yerküre daha da ısınmakta, okyanuslarda çöplerden adalar oluşmakta, plastikler mikroskobik boyutlara parçalanıp canlılar tarafından tüketilmekte ve yine sonunda insana dönmekte, haliyle dünyaya olan bu sömürü de aslında yine insanı sömürmekte…

Toplumu bu sorunlardan arındırmanın, maddiyata sapkınca tutulmuş topluma maneviyatı aşılamanın yolu da eğitimdir. Okul öğrenciye dostluğu, empatiyi, takım çalışmasını, toplum olma bilincini, aidiyet duygusunu, doğruluğu öğretmelidir. Bunu yapmanın yolu da felsefe, sosyoloji gibi sosyal bilimler dersleri ve okul içi etkinliklerdir. Sadece yazıda kalan okul kulüpleri uygulamaları da bu konuda önemlidir. Öğrencinin beraber eğlenmesine fırsat tanınmalıdır ki aidiyet hissedebilsin. Bu yüzden okulda geziler, gösteriler, balolar, mezuniyetler düzenlenmelidir. 

Liseye başladığımda ortaokulda gördüğüm fen derslerinden daha detaylı dersler görecek olmak beni heyecanlandırmıştı. Ancak hiç deneylerin yapılmadığı formül ezberletip konunun detaylarına girilmediği bir anlayışla karşılaşınca hayal kırıklığına uğradım. Ama yine de bu dersleri yüzeysel olarak bile görmek merak duygumu besledi ve ileride yapmak istediğim meslek konusunda karar vermemi sağladı.

Tabii, diğer yandan okul hiç ilgilenmediğim alanlarla da ilgilenmemi sağladı. Sinema, müzik gibi sanat dallarına ilgi duysam da edebiyatla çok fazla ilgilenmemiştim liseye kadar. Ancak lisede gördüğüm edebiyat derslerinde Türkiye ve dünya tarihinde gelişimini gördükçe ve yazarları inceledikçe edebiyata olan ilgimi keşfettim.

Okuldaki herkesin, öğrencilerin ve öğretmenlerin iyi köyü farklı düşündüğünden ve bazen hoşumuza gitmese de okulun farklı düşüncelere sahip olduğundan dünya görüşüm olgunlaştı ve oturdu. Ancak okuldaki bu tartışmaların daha da özgürleştirilmesi gerekir. Kimse söylediği şeyler, sunduğu fikirler yüzünden cezalandırılmamalıdır. Öğrenciler dilediği gibi siyaset, felsefe, sanat konusunda tartışabilmelidir.

Hayatımız boyunca birçok deneyim yaşarız. Bu yaşadığımız deneyimler bizi şekillendirir. Lise hayatım boyunca edindiğim deneyimler; beni olgunlaştırdı, sorumluluk sahibi kıldı ve benim için değerli arkadaşlıkların kapılarını açtı. Lise yıllarımda yaşadığım her an beni şekillendiren birer puzzle parçası gibi bir araya geldi. Popüler kültür aldatmacalarına kanmamamı ve bir birey olarak karar verme yetimin farkında olmamı sağladı. İnsanı, doğayı, evreni sevmemi öğretti. Makineleşen, teknolojiye bağımlı hale gelmiş toplumdan ayrışmamı sağladı. Bunların bana ezberletilen bilgilerden daha önemli olduğunu düşünüyorum.


önceki eser / sonraki eser