Yazar Rumuzu: Bayan C 2328
Eser Sıra Numarası: 26022024eser05
Zengin Bir Köprü
“Lise hayatı, öğrencilerin gerçek hayattan bir
tat almasını sağlayan, ancak tam olarak gerçek hayata atılmamış bireylerin
deneyimledikleri yıllardır.” Ben buna çok inanmıyorum, daha çok dayatılan ya da
düşünmemizi istedikleri bu sanki. Dayatılıyor mu yoksa ben mi çok baskılandım,
kendimi böyle düşünmem yönünde ittim? Bilemiyorum, bilemeyeceğim, bilmek
istediğimden de emin değilim.
“Liseye hoş geldiniz! Artık özgürsünüz!” bir
yere kadar tabii. Her şeyi öğrenmek zorunda değilsiniz, ilgi alanınız varsa onu
takip edin, eğer eşiğin öncesinde kendinizi tanıma fırsatınız olduysa. Çünkü
eğer olmadıysa, lise insanın kendisiyle oturup iki bardak çay içmeyi
öğrenebilmesi için müthiş bir atmosfer. Eğer kendinizi hiç tanımıyorsanız, “Ben
kimim?” diyorsanız, gelin bir oturun şu
rahatsız sandalyelere, deneyimleyin. Dersleri, kütüphaneleri, insanları,
insanların dediklerini, sosyal aktiviteleri kimliğinize oturtmaya çalışın bir,
bakalım parçalar birbirini tamamlıyor mu? Tamamlıyorsa, bu güzel haber demek!
Deneyecek daha çok şey var, bir iş bulma telaşı yok, vergileri ödeme derdi yok.
Lise sadece ve sadece kimliğinizi bulma derdinizi çokça yaşadığınız, size kendi
benliğinizi hatırlatan ya da sizi hayallerinizle tanıştıran bir gerçeklik
dünyası. Lise öğreniminizin sizin için en önemli özelliği kimliğinizi
oluşturmada sağladığı fırsatlar olup hayatınızdaki en değerli anları, kendinizle
olan arkadaşlık bağınızı ve hayallerinizi gerçekleştirmedeki adımları
netleştirmektir.
Sadece lise hayatının hepimize kattığı o küçük
şeytanlıklardan bahsedeceğimi sanmak istemezsiniz çünkü lise aslında
çocukluğunuzun ve çocukluğunuzu bıraktığınız dönemlerin ortasındaki o küçük,
beş yıllık, eşiktir. Aslında çok da kötü değil çünkü o eşiği atlamaya
çabalarken aldığınız dersler size yapışıyor, bir parçanız haline geliyor, bu
kaçınılmaz. İnsanlarla tanışıyor, yeni tipler, tiplemelerle karşılaşıyorsunuz.
Size uyanı, mantığınıza yatanı takıyorsunuz kolunuza, artık onunla geziyorsunuz.
İnsanlar, lise öğrenimim boyunca kazandığım en iyi, bazen de en kötü şeylerden
biridir, kalbin etkisini, kalbin gücünü
öğretiyorlar. Kalbinizi kullanmayı, bazen insanlar tarafından kırıldığında onu
okşamayı, bazen yine insanlara sinirlendiğinizde onu kaskatı etmeyi
deneyimliyorsunuz. Çocukken hiç fark etmediğimiz şeyler, hep o eşikte
aydınlanmaları yaşıyoruz. Lise çok ayrı dünyalardan insanın beraber vakit
geçirdiği bir mekân ve artık bu insanlarla tek ortak yönünüz olan oynadığınız
oyunlar, topladığınız misketler, kartlar değil. Materyalden çok insanların
içlerini eleştiriyorsunuz, içlerini görebildiğiniz kadarınca tabii. Sahip
olduğu oyuncak bebekten çok, kriterlerinize uygun kendinize eş seçmeyi
öğreniyorsunuz lisede. “Hayata atılmak” eylemi gerçekleşmeden önce bu
kritisizmleri gerçekleştirdiğimiz ilk yer lise hayatımız.
Lise hayatım boyunca herkesin masumluktan
nasıl çıktığını, “büyüdüğünü” gözlemledim. Meğer yaşadıklarımız, eğlencelerimiz
çocukça şeylermiş. Bunu bilemeden herkes akın ediyor lise hayatına. Şu anki ben
ile dört yıl önceki ben arasında dağlar kadar fark var, desem, bu sefer
dediğime inanmış olurum. Çünkü gerçekten, bu nasıl bir evrilmektir? Biz
çocuklar nasıl evrildik, melekten şeytana, lise hayatıyla. Şeytan dedim, lise
talebelerinin şeytan olduğunu düşünmüyorum ama ben lise öğrenimimde tanıştım
rekabetle. Rekabet, karşılaştırmak, akademik silahlara dönüşmekten bahsediyorum
şeytanlık derken. Belki ben kafamda çok evirdim çevirdim bunu, kimseyle
konuşamayınca şeytanlık olarak adlandırdım. Ama öyle, herkesin değiştiği,
masumluk çağından çıktığı bir gerçek. Sonra fark edince, kendinize gelince,
artık çok düşünmeye başlıyorsunuz. Ben büyüyor muyum, büyümek böyle mi
hissettirmeli, her şey çok hızlı geçiyor, biraz yavaşlayalım, lütfen, olur mu?
Bunu da diyemezseniz ki -bu evrimi geçiren “ben” bu konuda ağzını açamadı bile-
sadece eliniz kolunuz bağlı oturup
değişmenizi, yetişkinliğe adım atmaya hazırlandığınızı gözlemliyorsunuz. Eee
çok mu kötü akademik silahlara dönüşmek? Şahsi fikrim şudur ki; yetişkinliğin
ta kendisidir bu durum.
Lise öğrenimim, bana en çok kendimi
kazandırdı. Bana, hayatta benim yanımdan asla ayrılmayacak olan, daima benim
yanımda, arkamda, sağımda, solumda olacak olan beni kazandırdı. Kendimle
barışık olmamı, insanlarla, duygularla, doğayla barışmamı sağladı. Lise
öğrenimi ya da bu pek zengin, sürprizlerle dolu köprüden sağlam adımlarla
ilerlememi, irademi kazandırdı.