Yazar Rumuzu: kalembaz1513
Eser Sıra Numarası: 26012024eser01
Lise Öğreniminin İronik Getirisi
Lise öğreniminin çoğu kişiye göre bireyin geleceği üzerinde olan etkisi tartışılamazdır. Hatta bu etki, kimileri için yükseköğretimin getirilerinden bile daha fazladır. Büyük değişimlerin olacağı lise hayatı, ilk evresinde gençlerin yıllar sayesinde aşina olduğu bir düzenin yıkılışına şahitlik ederken aynı zamanda yakın geçmişte yaptıkları fakat artık mantıklı durmayan çoğu kararlarının büyük sonuçlar taşıyarak gözlerin önlerine serildiği çalkantılı bir serüvendir. Bunların üstüne, mantık ve sorgulama kapasitelerinin daha olgunlaştığı bu dönemde birçoğu toplumdaki çatlaklıklar ve kırıklar artık gençler tarafından anlaşılabilir olur. Bütün bunları göz önünde bulundurarak, hazırlık sınıfı okumuş bir dokuzuncu sınıf öğrencisi olarak lise ve hayatımın geleceği ile olan bağlantısını bu kompozisyonda açıklayacağım.
Lise öğrenimi, aslında ortaokulun son sınıfında başlayan bir süreçtir. Asıl lise kavramı ile olan ilk ve belki de en büyük, cebelleşmeyi çoğu kişi sekizinci sınıftayken yaşar. Lise geçiş sınavı, bir uyandırma servisi gibidir. Türk genci, bu sınavla birlikte ilk kez ülkede uygulanmakta olan eğitim sistemi ve onun bürokrasisini gerçek anlamda inceleme şansını bulur. İncelediğim ve hala incelemekte olduğum bu sistem, Türk gencinin eğitiminde yaşayacağı ilk cebelleşme olmasının yanında kendilerine o vakte kadar sormadıkları “Ben kimim?” ve “Ne yapacağım?” sorularını yönelttirir. Bu sorularla dolu bir kafa ve yoğun tempolu bir yılın ardından aslında hayatımızda ilk kez kesin bir şekilde geleceğimizi etkileyen lise tercihlerini yaparız. Kimisi için bu tercih süreci tek düze, kimileri için de çok fazla tartışma, eleme, araştırma ve hepsinden daha çok fazla yorulmayı içeren günlerle geçer. Ama çoğu kişi, bütün çabalarına rağmen bu süreçte aldığı kararlardan pişmanlık duymaktadır çünkü işleyişini bilmedikleri bir sistemin içerisinde onlardan çok fazla şey istenilmiştir. Benim de bu baskıda bir nevi ezildiğim bir gerçektir. Ama bununla beraber, bu sistemle alakalı önemli bir bilgi edindim: Bu sistem yanıltıcı bilgilerin en tepede sergilenirken değerli fırsatların derin noktalara gömülü olduğu, kılavuzu olmayan bir okyanustur. Sistemin bana burada öğrettiği görünen şeylerin nasıl öyle olmadıklarıdır.
Asıl olarak liseye başladığımda, lise öğrenimimin başında ediğindim bir diğer ders ise lisenin bana kazandırmış olduğu akademik donanımla ilgilidir. Bunu daha iyi anlamlandırabilmek için öncellikle lisenin ne kadar benzersiz bir yapı olduğunu unutmamalıyız. Bireyler, hayatlarının o noktasına kadar Cin Ali kitaplarından başka bir şey okumazken aniden önlerine Suç ve Ceza’nın konulduğu bir eğitim-öğretim sistemine sahibiz. Burada, sistemin aslında ne kadar çürük olduğunu fark ederseniz başarının sistemin içinden doğmayacağını ve aslında sistemin dışında yer aldığınız akademik çalışmaların size o yolu açacağının bilincine varırsınız. Eğer sekizinci sınıftan kalma o sistemle olan cebelleşmede sistemin size sunduğunu değil de sistemden daha fazlasını almak istiyorsanız, Türkiye’de lise öğrenimi denildiğinde vasat bir insanın aklının ucundan bile geçmeyecek ve onlara olağan dışı gelecek bir cevabınız vardır.
Aynı soru vasat birisin tarafından yanıtlanırsa elbette lise ve gelecek ilişkisi daha rahat kurulabilir. Onların görüşüne göre lise, başladığında belki bir yabancı dil hazırlık sınıfı okuyup sonraki sınıflarda da fen dersinin üç ayrı derse ayrıldığı Türk eğitim-öğretim sisteminin son zorunlu görülen evresidir. Günümüzde bu kafa yapısına sahip insanların tek amacı ortaöğretim başarı puanlarını yüksek tutmak için puanı hesaplamalara katılmayacak olan hazırlık sınıfında bile dershanelere gitmekten ibarettir. Bu kafa yapısı bahsetmiş olduğum sistem ve Türk eğitiminin en büyük kusurudur. Vasat birisi için lise öğrenimi ve gelecek arasında ilişki, sekiz yıl çocuk kitapları okumaktan başka bir şey yapmadıktan hemen sonra Osmanlıcada kompozisyon yazmaya benzetmekte olduğum yabancı bir eğitim ortamında sadece geleceğin başka bir mühendisi olmaktır.
Türkiye’deki bu ilginç eğitim-öğretim sistemi ve dahilinde lise öğrenimi, kendimce çürük temellere dayalı ve ülkede görülen beyin göçü ve birçok diğer ulusal krizin, her ne kadar görülen sebebi olmasa bile, altında yatan kök sebeptir. Lise öğrenimini bu sistemin belirlemiş olduğu kurallar çerçevesinde yaşamak, vasat insanları vasat tutarken parlak bir geleceğe sahip ama bu yolda kaybolmuş öğrencileri de etkisiz kılmaktadır. Lise öğrenimin benim geleceğime en büyük katkısı ironik olarak bana katmayı amaçladıklarını katamazken bundan daha kıymetli olan değerleri aşılamasıdır.