Yazar Rumuzu: ecbel2400
Eser Sıra Numarası: 27022024eser20
KOYUN SÜRÜSÜ
Lise öğrencisi mi, biz kimiz? İşçi miyiz, bir uşak mı adı
konmayan? Sanmam. Peki, köle miyiz? Hayır. Biz; bir sürüyüz, sürü. Koyun
sürüsü. Her gün aynı rutini tekrarlayan bir durağan hayat süren sürü. Belki bu
sürüde köpek yok ama bir sürü çoban var. Aslında hayatımızın her bir döneminde
çobanlar var. Bunların adı değişiyor o kadar. Adı kimi zaman anne, kimi zaman
öğretmen kimi zaman ise patron oluveriyor. Genellikle hayatımız boyunca bizler
çobanlara uyarız ve onlara hizmet ederiz. Oysa bilmeyiz ki çobanı, çoban yapan
koyunun kendisidir. Koyunlar olmazsa çoban da olmaz. Bundan dolayıdır ki lise
hayatımız, bizi bundan kurtarmak için çabalamalıdır.
Lise öğrenimine baktığımda, burada da başımızda çoğunlukla
çobanlar durur, biz otlanırız. Yaşamak için besleniriz. Burada sınırlar vardır.
Çitlerle belirlenmiş sınırlar. Belki aşması kolay fakat sonrası zor. Beklenen
bu mudur peki? Temelde lise eğitiminden beklenen, öğrenciye hayatla ilgili tüm disiplinleri
öğretmesidir. Lise bence öğrenciyi hayata hazırlamak için geleceğin tasarımını yapmalıdır.
İşte hayatımızın önemli bir kısmını kapsayan lise hayatımız bunun için çok
önemlidir. Önemlidir, çünkü burada dışardaki yaşamın küçük bir prototipi
vardır. Burada; anılar biriktiririz, bilgi biriktiririz, bilgiyi kullanmayı
öğreniriz, yaşamak için davranış şekilleri geliştiririz; âşık oluruz, terk
ediliriz; ağlarız, güleriz; başarırız, başarısızlığa uğrarız; adaleti
adaletsizliği fark ederiz… Yani... Sanırım hayatlarımız bu sınırlandırılmış
kurumların kendini ne kadar geliştirdiğine, bilgiyi ve beceriyi bize ne şekilde
verdiğine bağlı. Yani işin sonunda koyun olmak da var olmamak da. Lise hayatımızda doğru eğitim, bizi uyandırır;
binlerce sarhoş içinde ayık oluruz. Belki biz de böylece kendimizin de var
olduğunu bilir, gücümüzün ayrımına varırız. Tabi ki okuyup, okumamak bizim elimizde. Ancak
milyonlarcanın liseyi bitirdiğini düşünürsek lise hayatının önemi daha net
anlaşılacaktır. Ne yazık ki kimimiz bu kurumda kaybeder; kimisi ise
yenilenerek, güçlenerek kurumdan mezun olur. Hiç şüphesiz herkesin dirayeti
farklıdır. Kimimiz belki hayatın sillesiyle baş edemeyip diz çökecek, kimimiz
de masaya yumruğunu vurduğunda her şeyi, herkesi dize getirecek. Bu, bizim elimizle
yazdığımız kader olacak. Hayatımız, ona göre bize kalacak ya da yitip gidecek.
Ah... Ambar gibi olan liseler, ah. Sen ettin bizi böyle. Sen
bıraktın bu kirli cihânı bizim temiz ellerimize. Ama bakıyorum da umut var,
olmalı da çünkü artık eski koyunlar yok. En azından kendini sürüden koparabilenler
var, kurt kapmadan. Sahi… kurt kim, koyun kim? Artık eski nesil yok. Onlar
kendi değerlerini, kendi ilkelerini yanına alıp gitti. Artık eski sürüyle
hareket eden koyunlar yok. Onların yerini -yalnız kalsa da- kendi kanatlarına güvenen gençler
aldı. Varsın, sürüler olsun. Biz neredeyiz ona bakmalı, fark etmeli, farkındalık
yaratmalı. Kendi hikayemizi yazmalı, kalemi kimseye kaptırmadan. İşte o zaman, dört
uzun senenin hakkını verdik diyebiliriz.
Kendi adıma lise ve
üniversitede diyorum ki: “Ey dünya, nokta koy buraya! Şart olsun ki ben
meyhanede ayık olacağım. Yanlış sistemler, kötü eğitim, bizim gençlik
ışıltımızı söndüremez. Çünkü yüce ruhlarıyla bize adanmış, hayatı bizimle
yaşayan öğretmenlerimiz de var bizi hayata hazırlayan. Onların kalbi bizim için
atıyor. Bütünleyici kollar bize uzanıyor; sıcak yürekleri bize akıyor,
biliyorum. Lise hayatımız her ne kadar eksik olsa da öğretmenlerimizden aldığımız
güçle; umut, yarınlar ve sevgi bizlerde. Bilmeliyiz ki iş, koyun olmamakta. İş
ki; buradaki iyiyi, güzeli seçmekte. Şimdi sorarım size:
“Bizler
bir koyun sürüsü olabilir miyiz?