Konusu:

“Kişisel gözlem ve deneyimleriniz ışığında, lise öğreniminin size ilerideki yaşamınız için kazandırdıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?”

 

Yazar Rumuzu: fısıltı1800

 Eser Sıra Numarası: 15022024eser01



                                                    İŞARET ET

Lise dediğimizde herkesin aklına birbirinden farklı fikirler gelir, bu çok şaşırtıcı değil. Çünkü lise, ergenliği zirvede yaşadığımız yerdir, hele şu hormonlar ile birlikte ne garip şeyler yapabiliyoruz değil mi? Komik bir fikir olabilir ama bence lise bize matematik ve fizik gibi derslerden çok toplumu öğretiyor. Kafanızda hakkımda değişik düşünceler oluşturmadan önce beni dinleyin, belki size fikrimi yeterince iyi aktarırsam düşünme biçimimi anlayabilirsiniz. Kompozisyonumun bu noktasına kadar liseyi iki başlık ile bağdaştırdım, toplum ve davranışlar. Davranışların topluma bağlı olduğuna inandığımdan dolayı kompozisyonuma lise içindeki toplum hiyerarşisinden bahsederek başlamak istiyorum. Zaten ben hiyerarşiden bahsederken davranışlardan da bahsetmiş olacağımın farkında ilerleyen dakikalarda varacaksınız.

 

Toplum ve hiyerarşi kelimeleri iddialı görünse de en çok lisede belirginleşerek hayatımızın sonuna kadar büyük rol oynayan iki kavramdır bu. İşte tam olarak hayatımızın sonuna kadar büyük rol oynadığı için bunları yazıyorum.

 “toplum aptallara ve çirkinlere acımaz” sanırım bu sözü bir kitapta okudum, tam olarakanımsayamıyorum. Tüylerimi ürpertse bile bazen bu sözün hayatlarımızda ne kadar büyük yer kapladığını düşünmeden edemiyorum. Beni daha iyi anlayabilmeniz için kısaca yeni kuşaklar ile birlikte gelişen veya form değiştiren kavramları açıklayayım. Artık yeni bir aptal kavramımız var, en azından okul için böyle olduğunu kendi gözlemlerime dayanarak biliyorum. Eğer kötü bir olay yaşadıysan, bu geçer not alamamak ya da öğretmenlerden azar işitmek olabilir. Bununla sürekli olarak övünürsen aptal damgasından kurtulma şansın çok yüksek ama eğer genel olarak gerçekçi tepkiler veriyorsan, tebrikler, artık sınıf arkadaşların “aptal” olduğunu düşünecek. Kısaca bu şekilde işliyor bu etiket. Peki ya çirkin diye etiketlenen insanlar?

Bunu düşünmek canımı acıtıyor, çünkü ben de bu etiketle damgalandım bir defa. Lisede değil ama ortaokulda bu damga üstüme vurulmuştu. Konumuz lise hakkında olduğundan dolayı ortaokuldaki kişisel meselelerimi bu yazıya karıştırmaktan özenle kaçınacağım. Bu damga en acımasız olanıdır, bir kere seni böyle damgaladıklarında kurtulması zordur. Adeta gözleri senin gerçek güzelliğine kör olur. Halbuki ey güzel genç, onlar bilmiyor ki güzelliğin kalıcı olmadığını, güzellik bittiğinde birikimleri ile baş başa kalacaklarını. Bilmiyorlar, ve benim buradan, bulunduğum bu karanlık köşeden, tek yapabileceğim en yakın zamanda gerçeklerin farkına varmalarını ummaktır.

 

Gerçekçi şekilde ve kimsenin onurunu kırmadan bir şeyler aktardığımı umarak devam edeceğim. Derince iç çekerek devam ediyorum bu yazıya, ruhum fısıldayarak ”ah bu kalıplardan çektiğimiz” diyor, ama o kadar kısık bir sesle fısıldıyor ki, benden başkası duyamayacak gibi hissediyorum.

 

Hayatımız boyunca çok kişi yargılayacak bizi, tıpkı bir hakim gibi. Halbuki asıl marifet, kendi hakimimiz olmaktır. Çünkü kolay olan başkalarını yargılamaktır, kimse dönüp kendisini eleştirmeyi denemez, çünkü zor olan budur. Halbuki ey güzel insan, birini işaret parmağınla gösterdiğinde geri kalan parmakların seni göstermez mi?

 

Uzun lafın kısası dedikleri budur herhalde, benim lisede ileriki hayatım için ne öğrendiğimi mi sormuştunuz? İşte cevabı, birini işaret ederken geri kalan parmakların seni işaret eder. Ben lisede çevremi iyice gözlemledim, gözlemlemeye devam edeceğim. Ama bu güne kadar kendime kattıklarımdan en önemlisi bu. Çünkü bu toplumun içinde yaşıyorum, bir başkası için ise ben toplumum. Toplumla bir arada yiyorum, içiyorum, bu yazıyı bile toplumla yazıyorum. Her şeyimiz toplum olmuşken, neden toplum ile düşman olalım? Herkes bir şeylerin farkına vararak ipin ucundan tutsaydı eminim her şey daha iyiye giderdi.


önceki eser / sonraki eser