Yazar Rumuzu: gazel0166
Eser Sıra Numarası: 27022024eser12
Ah Lise Yılları!
Hayatta yaşanan her anın bir tadı her evrenin bir farklı
aroması vardır. İlkokul yıllarımız daha çocuksu, daha bir oyunvâri; ortaokul
zamanları ne büyüğüz ne küçüğüz: “Büyükler arasına almaz küçüğüz, küçükler
oyunlarında istemez bizi büyüğüz.” duygularının yaşandığı ara dönem. Böyle
çalkantılı devrelerden sonra gelir lise yılları.
Artık ayaklar daha
bir sağlam basar yere. Dünyanın merkezinde olmadığımızı artık anladığımız
“Gerçek dünyaya hoş geldin” yılları. Lise, hayatımızın zevkli ve kaliteli vakit
geçirdiğimiz yıllarıdır aynı zamanda. Herhangi bir sıkıntıdan dolayı üzgün,
mutsuz olsak da okula gidince geçer bu sıkıntılar. Güler, eğlenirdik az önce
olan üzüntüler bir anda kaybolurdu. Arkadaşlıklar, aşklar, inişler çıkışlar
olsa da harika zamanlardı o zamanlar; yaşadığın kötü zannettiğin olaylar, günü
geldiğinde komik ve saçma gelir insana, çocuklarına anlatacağın anılar, fotoğraflar,
videolar birikir bir yandan. Liseyi okurken çabucak bitse şu okul dediğimiz,
okul bitince de özlediğimiz zamanlar.
Zor geçen bir dönemin
ardından, tatil olunca sevinçten havalara uçulduğu zamanlar lise yılları. Ara
tatiller, resmi tatiller, yaz tatilleri… Derken her birinde ayrı sevgi ve coşku.
Okul başlayınca arkadaşlarımıza yaptıklarımızı anlatıyor mutlu oluyorduk anlatırken;
derste konuşmak eğlenceliydi, evet
yanlıştı ama öğretmen görmeden sohbet etmek, şakalaşmak heyecanlı ve güzeldi.
Bazen aramızda hediyeleşiyor, yiyecekler hazırlayıp okula getiriyor okul
çıkışlarında kafeye arada da olsa kütüphaneye gidiyorduk. Kantinden aldığımız
her yiyeceği az olsa da paylaşıyorduk. Evlerimizde, yediğimiz önümüzde
yemediğimiz arkamızda bile olsa, her türlü maddi imkana sahip insanlar bile
olsak okulda arkadaşımızın yerken, köşesinden kırıp verdiği simitte, poğaçada;
ucundan bir tutam kopardığımız çikolatada ayrı bir tat vardı, belki de ayrı bir
ruh, ayrı bir anlam. Daha çok aile sıcaklığını ifade eden bu kavramları biz
belki de hayatın 3-5 yılını kapsayan bir devre için kullanıyoruz. Bir bütün gibi hareket ediyorduk kısacası.
Arada kavga etsek de o da arkadaşlığın tuzu biberiydi,
olmazsa olmazıydı. Uzun süren küslük zamanlarında “Bir delikanlı çıksa da
aramızı yapsa.” diye içim içimi yiyor zamanları. Bitmezdi küs bir arkadaşla
aynı sınıftaki havayı soluyarak akşamı bulmak. Geçmezdi dersler, gelmezdi hafta
sonları. Ama kendini ağırdan satan tarafız ya, hep karşıdan beklerdik ilk
adımı. “O gelsin benimle barışsın, gelsin özür dilesin de tekrar eski
muhabbetlere hız verelim.” Kavga ettikten belki iki üç ay sonra bir kapı
eşiğinden geçilirken omuzlar birbirine çarpılır, sonra birinin sarılıp
sarmalamasıyla gülüp barışılırdı. Artık bundan sonra kalp kırmamaya özen
gösterir bazen birbirimizin ödevini yapar yardım eder, bazen kitabı olmayana
kitap verirdik. Tam bir dayanışma örneği aslında bu yaşananlar.
Yardımseverdik biz,
bir sorun olduğunda birleşip çözerdik. Dertleşirdik, sohbetimiz, muhabbetimiz
koyu olur, bırakılsa sabaha kadar sürerdi. Lise yılları bana büyük insanlar
gibi sohbet etmeyi, yardım sever olmayı öğretti. Kendi benliğimi, kişiliğimi
oluşturmama yardım etti. Arkadaşlığı, dostluğu öğretti; sınav zamanlarının
stresi, tatlı stresler olarak kaldı hafızamda. O zamanları hatırladıkça kendimi
mutlu ve “iyi ki” derken buluyorum. Mutlulukları, mutsuzlukları yüzümüzdeki
sivilcelerle, kalbimizdeki heyecanların, korkuların üniversite sınavının
sabırsızlıkla beklendiği çok değerli, hayatımız boyunca hiç unutamayacağımız
lise yıllarımız…