Konusu:

“Kişisel gözlem ve deneyimleriniz ışığında, lise öğreniminin size ilerideki yaşamınız için kazandırdıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?”

 

Yazar Rumuzu: Menekşe1008

 Eser Sıra Numarası: 26022024eser04


                                                                              Dört Duvar Arasındaki Kimlik Arayışı

 

Yaşam deneyimlendikçe kişi büyür.  Belli bir yaştan sonra kişinin toplumun gözündeki küçük çocuk kimliğinden sıyrılıp kendini güvende ve ait hissettiği bir kimliğe bürünme süreci gerçekleşir. Bu süreç lise döneminde yaşanan arkadaşlık ilişkileri, değişen düşünce ve hayatı algılama biçimleri sayesinde tecrübe edilir.

Ortaokul döneminde hâlâ içimdeki çocukluk tohumlarını hissedebiliyordum. Sekizinci sınıfın sonuna kadar hayat bana bitmeyecek bir oyun gibi geliyordu. Öğretmenlerin öğrencilerin hatalarına karşı daha anlayışlı olduğu bir yerden, daha disiplinli öğretmenlerle karşılaştığım, sorumluluk sahibi olmaya yönlendirildiğim ve bir kitap gibi her sayfasında yeni bir şey öğreneceğim lise hayatıma başladım.  Her boş zamanında oyun oynadığın bir yerden ciddi bir okul ortamına geçmek kişide soğuk hava çarpması etkisi yaratır. Ortaokuldaki rahatlığımız lisede kabul görmediği ve hoş karşılanmadığı zaman hâl ve hareketlerimizde değişime gidiyoruz. Lise bana gelecekte nasıl davranmam gerektiğini öğretti.

Bir insanı gerçek anlamda tanımak için uzun süre onunla zaman geçirmek gerekir. Lise kişiyi dört yıllık bir sürede üniversiteye ve aslında geleceğe hazırlar. Lisenin başında araba kullanmaya yeni başlamış, ara sokaklarda alıştırma yapan bir sürücü iken diplomayı aldığımız zaman çevre yoluna çıkabilecek seviyeye gelmiş bir sürücü oluruz. Ben bu sıralarda elimden geldiğince planlı, programlı ve sorumluluk sahibi olmaya çalıştım. Bir proje veya bir ödev üzerinde çalışırken o projenin ne zaman biteceğinden çok bana neler kattığına odaklandım ve her zaman bardağın dolu tarafından bakmak için gayret gösterdim. Şu anda bu davranışlarımın yolumu çizmeme nasıl katkı sağladığını görüyorum. Geçmişte edindiğimiz alışkanlıklar hem lisede hem de gelecekte yaşantımızı kolaylaştırır. Sorumluluk sahibi olmak, planlı olmak gibi kazanımları geçmişte kazanma şansı olmayan kişiler lisede bu özelliklerin yoksunluğunun sonuçları ile tanışmaya mahkûm olur. Lise bana geçmişte edindiğim alışkanlıkların gelecekte bana katkı sağlayacağını öğretti.

 

Lisede insanlarla olan iletişimimiz çok önemlidir. Ortaokulda arkadaşlık ilişkileri zayıf olan kişiler bile bu sıralarda bu yalnızlığı yenebilir. Ben geçmişten beri yalnız kalmaktan korkan ve hep arkadaşlarıyla zaman geçirmiş biri olarak tek kalma hissini neredeyse hiç yaşamadım ve hep içimde bir yerde yenemeyeceğim bir korku olarak bunu yaşayacağımı düşündüm. Sırf bu sebepten liseye geçiş sınavında ortalamanın üstünde bir not almama rağmen kendi okulumda eğitimime devam ettim. Lisenin başında asla yolumun ayrılamayacağımı düşündüğüm arkadaşlarımla tartışmalar yaşamaya başlayıp onlarla ilişiğimi kesince yalnız kalacağımı hissettim ve yıllardır içimde sakladığım o korkuyla baş başa kaldım. Belki başka bir liseye gitsem daha mutlu olacaktım, daha farklı bir çevrem olacaktı ama ben kendimi arkadaşlarıma bağlı gördüğüm için onların yanında kaldım. Hayatın bize ne getireceği, bizi neyle karşılaştıracağı belli olmaz. Geçmişte arkadaşlık kurmakta zorlanacağımı düşündüğüm insanlarla son zamanlarda gerçekten güzel dostluklar kurmaya başladım. İnsan ilişkileri bir kimya deneyi gibi düşünülebilir, birden fazla maddeyi birbirine karıştırırken bir bilinmezlik içinde olabiliriz. O deneyden çok iyi bir sonuç çıkabilir ama deney bir faciayla da sonuçlanabilir. Arkadaşlık ilişkilerimiz de bilinmezliklerle başlar ama iletişime geçmeyi denemeden net bir karar vermemiz imkânsızdır. Artık şuna eminim ki nereye gidersem gideyim ben kendim olduğum sürece arkadaş edinebilirim, kendi bireysel mutluluğumu dile getirebilirim. Lise bana arkadaşlık ilişkilerinin karmaşık olabileceğini ama kendi kişisel başarımın herkesten daha önemli olduğunu öğretti. 

Hikâyelerdeki odak figürler bütün hikâyenin temelini oluşturur; sınavlar da lisenin odak figürleri haline gelmiştir. Akademik olarak belli bir seviyeye ulaşmak isteyenlerin sınavlar dışında önemsediği neredeyse hiçbir şey yoktur. Bir tür at yarışında gibi oluruz sınav haftalarında, herkesin tek amacı akranlarını sınavda geçmektir. Hayatımızdan sadece kırk dakikamızı alacak sınavlar için saatlerce ve hatta günlerce çalışırız. Kırk dakikada yüz puan üzerinden değerlendirildiğimiz bir kâğıt parçası belli bir süre boyunca hayatımızda düşünebileceğimiz tek şey haline gelir. Bu sınavlarda sadece derslerde öğrendiklerimiz üzerine değerlendirmeye alınırız; yaşadıklarımız, kişisel becerilerimiz göz önünde bulundurulmaz. Her öğrenciyi aynı tür sınava sokmak ve onların kişisel becerilerini görmezden gelmek, bütün öğrencileri belli bir kalıba sokma eylemidir. Bizleri birbirimizden ayıran şey becerilerimizdir. İleride bir gün bir iş veya üniversite mülakatına girdiğimiz zaman bizi diğer adaylardan ayıracak nokta, yüz üzerinden değerlendirdiğimiz sınavlarımız değil becerilerimiz olacaktır. Bu becerilerin kazanıldığı yer ise okul ortamında yaptığımız çalışmalardır.   Lise bana hayatın sınavlardan ibaret olmadığını, asıl önemli olanın kişisel becerilerimiz olduğunu öğretti. 

Kendimi bildim bileli okulumuzda sosyal sorumluluk projeleri çok aktiftir ama ben hiçbir zaman bu tür aktivitelere katılmak için bir çaba göstermedim. Bu yıl nadir görülen hastalıklara dikkat çeken ve okul toplumunu bilinçlendirmeyi amaçlayan bir kulübe katıldım. Kulüpte yaptığımız toplantılar, gelecekle ilgili planlarımızı konuşmak bile beni heyecanlandırıyor. Gerçekten birilerinin hayatına dokunabilecek olmak, onlara en azından belli kazanımlar sağlayacak olmak topluma karşı bireysel sorumluluğumuz için çok önemli bir şey. Engelleri olan kişiler kendilerini toplumdan dışlanmış hissedebilir ve birini bile bu duygudan arındırma fikri beni mutluluktan havalara uçuruyor. Helen Keller’ın da dediği gibi "Engelli insanlar, toplumun en büyük varlıklarıdır. Onların engelleri aşma gücü, bize insanın ne kadar güçlü olduğunu gösterir." Lise bana farklılıkları görmenin ve duymanın ne kadar kıymetli olduğunu öğretti.

 

Yeni bir yapboz aldığımızda çok heyecanlı oluruz; yeni bir çalışma, yeni bir başlangıç... Kutudan çıkan parçalar hep karmaşıktır, bazıları ters düz olmuştur mesela. O parçaların yüzlerini çevirmek ve eşleştirmek bizim sorumluluğumuzdur. Bazen parçalarda uyuşmazlıklar olabilir, yapbozu çözmek çok uzun da sürebilir ama bitirdikten sonraki mutluluk paha biçilemezdir. Lise bu yönleriyle yapboz yapmaya benzer. İyisiyle kötüsüyle herkes bir gün bu keyifli yolculuktan geçer. Hiçbir zaman bu yaşlarımıza ve lise yıllarımıza geri dönemeyeceğiz, biliyorum ki bu süreçte bizim için en önce sorumluluklarımız gelmeli ama diğer unsurları; okuldaki sosyal hayatımızı, kazandığımız becerileri, bireysel farklılıklar konusundaki farkındalığımızı kısacası bizi mutlu eden bu bütünlüğü unutmamalıyız. Lise bana kendi kimliğimi öğretti.

 


önceki eser / sonraki eser