Konusu:

“Kişisel gözlem ve deneyimleriniz ışığında, lise öğreniminin size ilerideki yaşamınız için kazandırdıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?”

 

Yazar Rumuzu: pala6121

 Eser Sıra Numarası: 08122023eser01


                                                                                               AH GENÇLİĞİM

 

Lise yılları bu dönemi yaşamış her fert için önemli bir yere sahiptir. Bu dönem bize sadece yeni bilgiler öğretmekle kalmaz aynı zamanda hayata dair birçok şeyi bize kazandırır. Kazandığımız bu bilgi ve tecrübelerle sonraki hayatımıza yön vermiş oluruz.

               

Lise demek artık genç kimliğimizin oluştuğu ve belki de bizden beklentilerin en anlam bulduğu dönem desek yanlış olmaz. Öncelikle bize büyük bir sorumluluk kazandırır. Bu sorumluluk sonraki hayatımızda yere daha sağlam adımlarla basmamızı, ayaklarımızın yüreğimiz ve aklımızla ortak çalışarak ilerlemesi gerektiğini, fevri davranmamamız ama  bir o kadar da  atik olmamız gerektiğini, aynı zamanda sabırlı olurken duygularımızın heyecanını da  kaybetmememiz gerektiğini öğrendiğim dönemdir. Hayatın belli zamanlarında karşılaşacağımız sorunlar ve zorluklarla  nasıl baş edeceğimizi lisede öğrendiklerimizin sayesinde öğrenmiş oluruz . 

               Gördüğümüz dersler sayesinde belli bir kültür seviyesinde gelmiş oluruz. Bu seviyeyi bizde yeni yeni bakış açıları oluşturur. Bu bakış açıları da hayatımıza yeni ufuklar katar ve mutlu olmamızı sağlar. Şartlar ne olursa olsun hiçbir  zaman  pes etmemeyi öğretir.

 

Ben neler mi öğrendim;  Kendime ne istiyorsam başkasına da onu isteyeceğini eşit şartlarla  yarışmayı öğrendim. Her şeye boyun eğmemeyi, gerektiği zaman ve gerektiği yerde tepki göstermeyi öğrendim. Düzelir deyip, düzlemediğini göre göre görmezden gelmenin acısını da öğrendim. Sakinleştiriyorsa iyidir yalanını, kavga ettiriyorsa kötü demekten daha kötü olduğunu öğrendim.  Sokaklarda amaçsız ve hedefsiz binlerce serseri kurşunun eğitim olduğu sürece topluma yara olacağını öğrendim. Okul önlerinin kendilerine yem arayan serserilerin mekanı olduğunu, okulun içerisindeki eğitim gönüllülerinin sadece sınıfta değil kapı önündeki bu kötü grupla mücadele etmek için de gönüllü olduğunu öğrendim. Boşa geçen zamanın sadece ömürden değil aslında gelecek planlayan ve baki kalması için dua ettiğimiz vatanımıza da ihanet olduğunu öğrendim. Okumakla başlayan kalem tutmakla ilerleyen eğitimin artık okuduklarının sayfa arasında kalmadan hayata şekil verecek olması gerektiğini öğrendim. Zorlukların aslında zor olmadığını, önümdeki engel olarak gösterilenlerin ben ve benim gibiler tarafından geri adım attıkça büyüdüğünü, aslında korku ile geliştirilmiş ve engelmiş gibi gösterilen hayali suretler olduğunu öğrendim. Nefesim bütün ciğerlerime dolduğunda, oksijenin kanımı hızlandırdığında adımın “delikanlı”ya çıktığını ama mertlikten uzak bir delikanlılığın koca bir içi boş balon olduğunu öğrendim. Emanet olan kavramın elimizi tutuşturulan birkaç parça para ya da mal olmadığını, asıl emanetin bizden öncekilerin ve sonrakilerin kullanımına ait olan okul sıra masa  gibi eşyalara ait  bir terim olduğunu da  lisede  öğrendim. Kan kardeşliğin kesik yaraların birbirine dokundurulması ile değil, acılarımıza sarılmakla olduğunu öğrendim. Yüreğimin en hızlı coşkuyla savrulmasına yine aklı selim yaklaşmayı her birimize dost ve sırdaşlık yapan öğretmenlerimizden öğrendim. Rüzgarda savrulanın sadece düşen yapraklar olduğunu, her düştüğümüzde elimizden tutan ve kaldıran arkadaşlarımızın savrulmamıza müsaade etmediğinde öğrendim. karanlık yolların ışığının göğsümde olduğunu öğrendim Sevdanın en masumunun rüyalarda olduğunu, duvarlara sevda sözleri yazmanın özlemleri azaltmadığını öğrendim.

 

Annemin sabah en tatlı uykusundan meğer sadece benim için uyandığı gerçeğini, acı da olsa onsuz kalınca öğrendim. Kardeşlerimin aynı karından olmadan da bana hayatın getirdiği iyi niyet  ve samimiyetle  yanımda  olanlar  olacağını öğrendim.   Yazıların “alın yazısı” ile başlayıp, “kader” diye sabır gösterilemeyecek kadar bizim elimizde olduğunu ve bir o kadar da kitap yazılacak kadar kalemsiz kağıtsız sadece bakışlarla yazıldığını öğrendim. Sıraların üzerindeki uykunun beş dakikalık teneffüslerde,  ekmeğimin arasındaki Allah ne verdiyse malzemesinden bazen daha lezzetli olduğunu öğrendim, okul kapısındaki kıyafet kontrollerinin bizi tek bir şekle sokulmak istenildiğini düşünürken ilk başta, sonraları belki de tek kıyafetinin okul kıyafeti olan arkadaşlarıma  hayatı ne  kadar  kolaylaştırdığını öğrendim.  Futbol maçları için beden dersini beklerken, yanık seslerin kendini müzik dersinde göstermesinin de aslında ne kadar gerekli olduğunu öğrendim. Okudukça değişip değiştikçe ben olmayı öğrendim.

 

 Demem o ki; bütün bunlar yani bana kalanlar veya bana yazılanlar ya da bana hesaplananlar ve tabii ki nasiplerimdi. Sayfalarımızın üzeri karalansa da yazmaya devam ettiğimiz, kalemin ucunu arkadaştan istediğimiz ama  elimizi tutanı kendimiz seçtiğimiz, kendi dünyamızın kendimize  kalan değil, oluşturduğumuz olduğunu öğrendiğimiz lise yılları, yıllar sonra  ah gençliğim diye  hayıflanarak hatırlanmaması için, doğru ellerde  isteyerek işlenmesi gereken zamanlar değil mi?



önceki eser / sonraki eser