Yazar Rumuzu: sümbül9200
Eser Sıra Numarası: 27022024eser19
LİSE SIRALARI
Ben liseye başladığımda, çok iyi hatırlıyorum, tamamen başka
şeyler hayal etmiştim doğrusu. Fakat bu pandemi denilen illetle de
uğraştığımız için beklediğim kadar hevesli değildim. Mesela şimdi dönüp
baktığımda hiç de garipsemiyorum. Liseye başlayınca insan çünkü sanıyor ki
artık ergin, yetişkin… Yok öyle bir şey işte! Bana sorarsanız lise;
gelecekte dönüp bakınca gerek ağlatan gerek güldüren bir şey olmalı. Yaşı
başı çok da takmamak gerek.
Bana ‘’yaşın küçük’’ diyorlar, ‘’daha ne sorunun olacak’’
diyorlar. Halbuki lise hayatı dediğin şey üç şık işaretlemekten ibaret
değil ki!
Yetişkinliğe doğru itilirken kendini tanımayı da
öğreniyorsun. Hayata nasıl bakarsın, bir insanı nasıl arkadaşın olarak kabul
edersin? Kendine sorular sorarsın. Nelere kızar, nelere üzülürsün? İşte
bunların hepsi ancak yıllar içinde kendini geliştirerek ortaya çıkar. Hepsinin temeli
bilin bakalım neresidir? Bir yandan yetişkinler arasında diğer yandan tam
arada, arafta kalmış insanlarla haşır neşir olarak gelecekte hayatı nasıl
yaşaman gerektiğini öğrenirsin. Büyümenin en bariz örneğiyse artık yaş
farkının bir sorun olmaktan yavaş yavaş uzaklaşması. İlkokuldayken, hatta
ortaokuldayken bizden bir yaş büyük olanlar bile bize adeta
tepeden bakardı. Onların yanında utanırdık, konuşamazdık. Sanki sınıflar
arasındaki yaş farkı arttıkça hiyerarşi gibi bir şey ortaya çıkardı, biz
de küçüğüz diye anlamazdık. Şimdiki on ikinci sınıflara bakıyorum da yarısı
bizim koridorda on birinci sınıflarla takılıyor. Bazen sosyal
medyada kendilerinden daha alt sınıftakilerle dışarıda fotoğraflarını
görüyorum. Aynı şekilde benim de neredeyse bütün sosyal çevrem bir alt
sınıflardakilerden oluşuyor. İşte bu yaşlarda yavaş yavaş bu ortaya
çıkıyor. Dünya hayatına alışmanın oturduğun sıralardan ibaret
olmadığı, gördüklerinin sadece kırk dakikada çizdirilmesinin pekâlâ hayatının
her kademesinde olmayacağını anlıyorsun.
Bir kitap var, Hababam Sınıfı. Kesin okumuşsunuzdur. Ben de
küçük yaşıma bakmadan kitabı on iki yaşındayken okudum. Keşke biraz daha
bekleseydim diyorum bazen çünkü okuduğum zaman daha gelişmemiş kafamla
içim kararmıştı. Hep içten içe o kitaptan öğrendiklerimle beraber var
oldum, şimdi bir daha okusam kesin biraz daha kendimle bağdaştırabilirim.
Ama en çok ne sıktı beni biliyor musunuz? O zaman eleştirilen her
şeyin şimdi de var olması… Belki onlar şu anki gençler ile aynı şartlarda
büyümediler ya da biz eski eğitim sisteminde okumadık, neyse artık.
Buradaki sorun oturduğumuz sıraların renkten renge girmesine rağmen
sahiplerinin asla anlaşılamaması. Yıl olmuş 2024, hâlâ bize kulak asan
yok. İşte biz de bu ilk gençlik yıllarımızda bunları görmeyi öğreniyoruz.
Yakındığımız şeylere karşı nasıl bir tutumumuz olacağına karar veriyoruz.
Kendimizi geliştireceğimiz ya da bize sunulanı kabul ettiğimiz bir oyuna girmiş
oluyoruz. Gelecek yıllarda dönüp bakacağım mesela on altı yaşımda neler
yapmışım, neler öğrenmişim dünya hakkında diye. Nasıl olsa hepimiz ilk
defa şu anki yaşımızdayız...
Geçenlerde anneme lise arkadaşlarıyla aralarının nasıl
olduğunu sordum. Bana bazılarıyla görüştüğünü, bazılarını ise hiç
hatırlamadığını söyledi. Ama hâlâ konuştukları belli oluyordu. Elbette merak
edip sorduğum başka sorular da olurdu, çoğu da anılarıyla ilgili.
On yaşındayken bile üniversite anılarını anlattığında hep eğlenirdim çünkü
yaşadıkları o zaman bana çok ilginç geliyordu. Benim de bir gün o yaşlara
geleceğim gerçeğini algılamakta epey zorlanıyordum. Şu an baktığımda
nedense hiç on altı yaşındaymış gibi hissetmiyorum. Belki de ‘’olayı bu’’
diyip geçmek yetiyor, böylece kendimi yatıştırıyorum. Büyüdükçe anlıyoruz,
ancak o zaman öğreniyoruz. Ne kadar anlamsız gelse de bazen
yaşadıklarımızın bir amacı olduğunu görmemiz bastonla yürüdüğümüz
yaşlarımızda bize kolaylık sağlayacaktır. Umarım aklımda kalanlar
tökezlediğim sınavlar değil de arkadaşlarımla beraber başımızı soktuğumuz
belalar olarak karşıma çıkar! Şimdi günahlarını almamak da lazım aslında,
şahsen yaşadığım her iniş çıkışın bir yararı olduğuna inanıyorum.
Şu an hakkında sert konuştuğum birçok konu var. Etrafımdaki
daha yaşlıca insanlar da ‘’Sen daha küçüksün’’ diyorlar. Belki şu an bu
görüşe çok katılmasam da birkaç yıl sonra dönüp baktığımda bu cümleye
katılabilirim. Etrafımdaki insanlara bakıyorum bazen, benden farklı
olduklarını düşünüyorum zaman zaman. Hepimiz nihayetinde aynı yaşlarda, aynı pozisyonlardayız
fakat hepimizin belki üç yıl sonra tamamen alakasız yerlerde
olacağımız gerçeği bana anlaması güç geliyor işte… Şu an geçmişe
baktığımda elimde eskiden beni pek de rahatsız etmemiş olan bir problem
var: önümü görememek. Yaşımız ilerledikçe daha engebeli yollardan
geçiyoruz. Önümüze yığılan seçimler zorlaşıyor, karmakarışık bir hale geliyor.
Mesela dünyaya nasıl bir katkımın olacağını, nasıl bir hayat yaşayacağımı hâlâ
seçemedim. Bir amacım olmasına rağmen belki de en çok zorlanacağım yaşlarda
olduğumun farkında değilim, diyorlar ki bütün yaşın esprisi bu!
Yaşayacağız göreceğiz işte, değil mi? Yine de kendime hep şunu hatırlatıyorum:
bu yaşlar yeniden yaşanmayacak, bir daha bu kadar genç olmayacaksın. Ama
eminim ki dönüp baktığımda elle tutulur bir şeye sahip olduğumu, şu an
gülüp geçtiğim bütün dakikaların değerini anlayacağım.
İnsanlarla konuşmayı, saygı ve erdem çerçevelerini, neyin nerede nasıl
yapılacağını artık öğrenmiyorum, yaşıyorum. Daha bacak kadarken benim
yaşımdaki insanlara abla diye sesleniyordum, zaman ne çabuk geçiyor!
Hayatın temposuna alışmak şu yaşlardayken bile bu kadar zorken kim bilir iki üç
yıl sonra ne kadar çetrefilleşecek? İşte tam da böyle yaşıma göre fazla
düşünüyorum, hep bir gelecek kaygısı içindeyim. İyi de daha 16 yaşındayım!
Ama normalmiş benim yaş grubumda. Lakin bizden beklenen bu değil mi?
Geleceğimizi düşünmemizi istiyor olabilirler fakat elimizdeki zamanı anlamamız
bu denli zorken önümüze nasıl bakacağımızı cidden bilmiyorum. Herkes başka
şekilde düşünüyor, bazıları pek takmıyor vesaire vesaire… Sonra olan bize
olmuyor mu? Nasıl düşünürsek düşünelim aynı sudan değil miyiz zaten? İşin
felsefi kısmını biraz daha geride bırakarak söylemeliyim ki hayatımız
boyunca bambaşka yerlere döneceğiz. Düşüncelerimiz elbette değişecek, elbette
başka insanlar olacağız. Kimse aynı kalmak zorunda değil nasıl olsa da!
Biraz mecburi de olsa yavaş yavaş önüme dönebiliyorum. Biliyorum ki
hatırlayacağım. Nasıl olsa yaş, asla geriye gitmez; kafamızdaki çarklar da asla
tersine doğru dönmez.