Yazar Rumuzu: yazman0212
Eser Sıra Numarası: 10022024eser01
Lisenin Bıraktığı Kalıcı İzler
Lise hayatı, gençliğimizin ilk adımlarıdır. Ergenliğin yıkım rüzgârıyla oradan oraya savrulur insan. Anksiyete oluşur bir yandan, bir yandan da kendisini keşfeder yavaş yavaş. Spor, müzik, sanat, dil ve edebiyat gibi alanlarda kendisini bulmaya başlar. Yeni arkadaşlıklar, alışkanlıklar ve rutinler eklenir hayatına. Bir ömür de onların izlerini taşır. Belki kişi hiç farkına varmaz ama bizim kişiliğimizin tam anlamıyla inşa edildiği yıllardır lise yılları. Yine de bizi diğer liselilerden ayıran bir özelliğimiz var: Biz yatılı okulların çocuklarıyız. Hani şu Füruzan’ın “Parasız Yatılı” dediği...
Aynı kampüs içerisinde 8 yıl boyunca beraber yaşamak, insanı soyutladığı kadar birçok iyi özellik de katıyor. En basitinden kendi aranızda sadece sizin anlayabildiğiniz şakalar yapılıyor veya takma adlarımız... Ah o takma adlar... Farkındalığımız var, özgüvenimiz ve toplu ortamlara uyum düzeyi yüksekliğimiz var. Üniversite hayatına daha 11 yaşından itibaren kendi işimizi kendimiz gördüğümüz için kolaylıkla adapte olabileceğiz mesela. Ancak sanırım hiçbir yerde de kendimizi, çocukluğumuzu birlikte geçirdiğimiz arkadaşlarımızla olduğu kadar yakın hissedemeyeceğiz. Değişiklikleri ve gündemi sürekli takip ederiz dışarı çıkmayı beceremediğimizden muhtemelen. İşimizi de özveriyle yaparız, performans ödevleri benim için her zaman yeni şeyler öğrenebileceğim bir pencere niteliğindedir. Bu nedenle özen gösteririm.
Yatılı öğrenci olmak öyle ilginçtir ki... Bizim hijyen standartlarımız bile farklıdır. Dışarıda insanlar bir başkasının içtiği şişeden su içmeye -haklı olarak elbette- sıcak bakmazken biz aynı çeşmeye ağzını dayayıp su içen çocuklarız mesela. Ya da komşunun tavuğu komşuya kaz göründüğünden herhalde arkadaşlarımızın tabağından birer lokma almayı bir hayli sever, bunun yemeği daha da lezzetlendirdiğini düşünürüz. Eminim kendilerine “Parasız Yatılılar” diyen Ece Ayhan, ne söylemek istediğimi anlayıp tebessüm edecektir.
Aslında en çok gelişmeyi sosyal alanında gösteriyoruz. Bilinçleniyoruz, belki de Türkiye'nin dört bir yanından gelen onlarca insanla bir arada bulunuyoruz. Ülkemiz, bulunduğu konum ve tarihi nedeniyle zaten birçok kültürden insan barındırıyor. Biz de bu kültürel etkileşimler, farklı dinler ve farklı gelenekler arasında kendimize en uygun bulduğumuzla şekilleniyoruz. Arkadaş çevrelerimiz, alışkanlıklarımızı belirliyor. Yavaş yavaş kendi kararlarımız ve seçimlerimiz doğrultusunda karakterimizi oluşturuyoruz. En zor değişen şeylerden birisi bu bence. Zaten atalarımızın da dediği gibi “Can çıkar, huy çıkmaz.” İzlediklerimiz, ilgilendiklerimiz, her şey değişiyor. Bizler, bu açıdan hem şanslıyız hem değiliz. Yetim veya öksüz bireyleriz, kendi kendimizi yetiştirmekle yükümlüyüz. Sorunlarla karşılaştığımızda danışacak bir büyük bulmak zorlaşıyor. Bunun yükü ağır olduğu kadar, hayatla erken yaşta karşılaştığımız için getirileri de var elbette.
Sosyal alandaki gelişmelerin yanı sıra, lise
yılları aynı zamanda bilgi ve yeteneklerin arttığı bir dönemdir. Proje
çalışmaları, performans ödevleri ve kulüp faaliyetleri, öğrencinin öğrenme
sürecine katkıda bulunur. Bu da bireyin bilgi birikimini artırarak, gelecekteki
kariyerine daha güçlü bir şekilde hazırlanmasına yardımcı olur. Ancak, lise
hayatının getirdiği sorumluluklar ve zorluklar, gençleri erken yaşta büyütmekle
birlikte, aynı zamanda hayata karşı güçlü bir sorumluluk duygusu kazandırır.
Bunu en başından yatılı bir ortamda bulunduğumuz için birbirimize destek olarak
aştık ve güçlendik ancak ben bile bunları yazıya dökmeden önce farkında
değildim.
Okulumuz bizleri 5. sınıftan itibaren kulüp ve
spor etkinlikleri olsun, bilim ve kitap fuarları olsun, tiyatro ve sinema
alanları gibi ortam ve etkinliklere götürerek eğittiği ve bunları sevmeyi
aşıladığı için çoğu insanın yeni ulaşabildiği olanaklara daha o yaştan ulaşmış
oluyoruz. Bunları o yaşta görüp değerlendirebilmek de açıkçası çok büyük bir
fırsat.
Sorumluluk bilinci de o yıllarda kazandığımız
önemli özelliklerimizden. Herkes bizim gibi güllük gülistanlık bir kampüs
hayatı yaşamıyor. Özellikle dar gelirli ailelerin çocukları, lise hayatını
çalışarak geçiriyor. Sanat lisesinde okuyan öğrencilerin bu faaliyetlerin
tekniklerinde ustalaşmaları gerekiyor ki başarılı olabilsinler. Tabii bu iş,
iyi bir disiplin ve sıkı çalışma gerektiriyor. Bizim gibi Anadolu ve fen
lisesinde okuyan öğrenciler ise bu becerilerini derslerinde gösteriyorlar.
Projelerde yer alarak ülkesine ve kendisine karşı olan sorumluluklarının
bilincine varıyorlar ve bu da bizleri gelecekteki yaşamlarında başarılı kılacak
bir temel oluşturuyor.
Lise hayatının, gençliğin gelişimine büyük
katkılarda bulunduğunu söylemek mümkün. Ergenlik döneminin getirdiği zorluklar
ile keşiflerin, bireyin kişisel gelişimini etkilediği kesin bir gerçek artık.
Sınav stresi gibi duygusal zorluklarla baş etme yeteneği kazanmak, aynı zamanda
kendi ilgi alanlarını ve yeteneklerini keşfetmek hayata dair atılan ilk
adımlar. Spor, müzik, sanat, dil ve edebiyat gibi alanlarda kendini
geliştirerek, hobilerin yaşamını zenginleştirdiğini görmekse ayrı bir fırsat.
Bu anlamda bulunduğum uluslararası alanda da başarılar elde etmiş olan FRC
Robot Kulübü bana çok şey kattı. Anlaşamadığım insanlarla profesyonelce
çalışmayı, “Yapamam!” veya “İlgisizim!” dediğim konulara karşı önyargımı
yıkmayı öğretti. Bence en önemli katkısı da bana bir aile vermesi oldu.
Yeni arkadaşlıklar kurma ve sosyal becerileri
geliştirme fırsatı sunulan bu dönemde edinilen arkadaşlıklar ve sosyal
etkileşimler, ilerideki yaşamda kişinin iletişim becerilerini güçlendirir.
Lise, bireyin kendine özgü bir kimlik oluşturma sürecine de katkı sağlar.
Farklı kültürlerden gelen arkadaşlarla bir arada olmak, özgüveni artırır ve
hoşgörüyü geliştirir. Okulda hoşgörülü davranışları ile bilinen 11. sınıflar
olarak bundan gurur duyuyorum. Küçükken hiyerarşik yapıdan dolayı bize
yapılanları, yapmamaya ve okul içinde sevgi ikliminin daha da iyileşmesi için
çalışıyoruz.
Lisenin en güzel yanı ise unutulmaz anıların
birikmesi ve yıllar sonra geriye dönüldüğünde herkes için kişisel bir arşiv
yaratması olacaktır. Biz ne yazık ki o arşivden diğerlerine göre biraz daha
yoksunuz. Sürekli aynı kişilerle yatıp kalkmak her ne kadar o kişilerle
ilişkileri ilerletip güçlendirse de hayata bir monotonluk katıyor elbette ama
kurulan samimi bağın da nasıl kardeşçe olduğu yadsınamaz.
Sonuç olarak lise hayatı; bireylerin gençliğe
ilk adımlarını attığı, sosyal, duygusal ve akademik açıdan birçok deneyim
kazandığı bir dönemdir. Bu deneyimler, bireyin karakterini şekillendirir ve ona
gelecekteki yaşamında başarılı olabilmesi için gerekli olan pek çok beceriyi
kazandırır. Tüm bu kazanımları edinirken böylesi bir çatının altında olmaktan
mutlu ve gururluyum.